Knight Hikayesi

Ateşe Dogur
Knight tarih 08.07.2008, 06:43 (UTC)
 Başlarda, Akara’nın amacı basitti: Karus halkına barışı getirmek. Halkına sadece onların daha iyi yaşamaları için, El Morad topraklarını ele geçirmede ve kendilerini korumada yardımcı oluyordu. Artık herşey değişti.

EL Morad halkının birçok kayıp verdiği ve büyük bir katliamlara sahne olan ilk savaş başlamıştı. Savaş alanında dökülen kanlar hiç beklenmedik bir etki yarattı. Akara’nın kullanabileceği büyük bir yaşam gücü serbest bırakıldı ve böylece intikam almanın ötesinde, Akara’nın tutkusu El Morad’ın sistematik biçimde yokoluşu olacaktı.

Ve yıkım başlamıştı. El Morad Kale duvarları, savaşı kaybeden bu ırkın çöküşünün adeta bir göstergesiydi.

Bir gün…bir gece…Ronark hücresinde gücünü toparlamakta ve hücresinden kurtulmak için çalışmaktaydı. Yavaş yavaş, hücresinden kurtulup yüzeye cıkmayı başardı ve hemen emrindeki adamlardan gelişmekte olan olayları öğrendi. Akara’nın El Morad kalesıne doğru hareketlendiğini öğrenmişti. Bir anda heryer göz kamaştıran bir beyazlığa büründü.

Etrafı hissedilir bir sıcaklık kapladı. Ve yanma. Gözleri yanıyordu. Ronark’ı rahatsız eden bu parlaklığın güneş olduğunu farketti. Etrafta kaçmasını engelleyecek ne bir duvar, nede bir tuzak vardı fakat önemli olan bişey vardıki o da bütün gücünün yok olmuş olmasıydı.

Başını öne eğerek dizlerinin üstüne çöktü. Bir süre sonra arkasından güle benzer karanlık bir figür ona elini uzattı. Kısık bir sesle: “Gel. Yapılacak çok şey var. Bu ihtiyacın olan şey.”

Bu el tahmin ettiğinden daha sert ve kuvvetliydi ve kolayca onu havaya kaldırdı. Ve bir anda El Morad Kalelerinin yıkılma sesleri duyuldu. Karanlıktaki yabancı Karus savaşcılarına döndü ve kısık bir sesle “ İşte sonunda bu oldu”

“Akara, Logos tarafından yasaklanan şeyleri yapmakta. Acımasızca ve durmaksızın öldürmeye devam ediyor. Davranışları benim topraklarımdan farkettiğim kadarıyla dünyadaki bağlantıları güçsüzleştirdi.”

“Eğer Akara’dan şikayetciysen, sana bir önerim var. Akara tahmin ettiğin gibi bir tanrıça değil. Çok az bir güçle büyüdü ve bu güç içinde sarhoş oldu. Yeni bir Carnac yarattı; karışık, kötü biçimlenmiş, sadece kendini yanlızlığını yansıtan bir dünyaydı bu. Akara için bu savaştan ne kazanacağı önemli değil. Tek isteği gelecek olan savaşlarda senin halkının daha zayıf bir durumda olmasıdır. Carnac’ta ölen her savaşçı, Karus veya El Morad, gelecek savaşlarda senin kapasite olarak dayanma güçünü azaltacaktır.”

“Savaş” dedi karanlık savaşcı, sesi birden değişti “İki dünya arasındamı?”

“Akara’nın yeni Carnac halkı konuştuğumuz gibi birleşiyor ve belirsiz bir kadere doğru yol alıyor. Kendilerini gerçek Carnac’lı olarak tanıtıp ve senin halkını sadece bir fazlalık olarak bahsediyorlar. Bugunki hedefin zafer değil. Fakat, teslim olma zamanıda değil. Birlik ve bütünlüğü sağlamanın zamanıdır.”

Daha sonra Ronark bu karanlık yoldaşının ellerinin arasından gücünün parladığını gördü. Bunun ne olduğunu kadar, arkadaşı birden firladı ve gökyüzüne doğru ilerlemeye başladı. Karus ordusu ileriye doğru yürüyüşe geçti.

“Kimsin sen? ” dedi Ronark

“Bir dost” dedi karanlıktaki yabancı, “elinden geleni yapmaya çalışan kişi. Gerisi sana kalmış”

Savaş büyük bir inlemeyle başladı. Catapultlar karşı taraftaki düşmanı öldürebilmek için harekete geçtiler. Savaş alanını gökyüzünden gelen binlerce ok kapladı.Ve ardından çığlıklar ve inlemeler. Yavaşça, Karus tarafı, ladder truckları kaleye doğru ilerlemeye başladı. Her ölünün ardından Ronark içinde kötü bir sızlama hissetti. Akara her saniye daha güçleniyordu. Hayatında ilk defa Ronark kendini çaresiz hissetti. Savaş onun alanıydı ve bu alanda üstündü. Bütünlük gerekiyordu ve yardıma ihtiyacı vardı
 

Ronakın Hapsi Ve Akara'nın Planı
Knight tarih 08.07.2008, 06:43 (UTC)
 Akara savaş alanına vardığında, Girakon'un yerde kan içinde yatan, hareketsiz vücudunu görünce şaşırdı. ölümsüz Girakon, Ronark'a yenilmesinin üzerinden yeterli zaman geçmesine rağmen henüz hayata geri dönememisti. Zaman geçtikce Akara'nın endişesi, üzüntüye, üzüntüsü öfkeye dönüştü. Cypher ve Pathos'dan geri kalan gücün Girakon'u terk etmesi yüzünden, ölümsüz olmasına rağmen, Girakon'un hayata geri dönücek gücü kalmamıştı. Akara, çaresizlik içinde Girakon'u hayata döndürmeye çalışırken ortaya çıkan inanılmaz enerji sonucu savaş alanındaki binlerce ölü Karus askeri birer birer dirilmeye başladılar. Ancak Girakon'un hayatsız vücudu bir türlü dirilmiyordu. çaresizlik ve öfke içinde Akara, tüm kudretini kullanarak bütün enerjisini Girakon'un hareketsiz vücuduna odakladı. Bedeli ne olursa olsun Akara, Girakon'u ölumün karanlık pençelerine bırakmamaya kararlıydı.

Carnac'ın yuzeyinin binlerce metre altında, Ronark'ın hapisi tamamlanmıştı. Hapisin duvarlari basit kayalar ve taşlardan yapılmış olmasına rağmen küçük, büyük her taş parçası Ronark'ın hapisinden kaçışını imkansız kılmak için adeta bilinçli bir çaba ile çalısıyordu. Ronark, inanılmaz gücünü kullanarak devasa kaya parçalarını toz ve dumana çevirdikce, yeraltında tüm şehirleri kapsayabilecek büyüklükte delikler açtı ancak saniyeler icinde Ronark'ın yok ettiği kayalar ve taşlar tekrar yaratılan boşlukları doldurup Ronark'ı geri hapsediyordu. Akara'nın yarattığı hapis mükemmeldi.

Zaman içinde Ronark, hapisinin bekçilerinin dikkatini çekmeden kısa bir süreliğine de olsa yeryüzü ile bağlantı kurmayı başardı. Bu kısa bağlantılar sırasında Pathos'un takipçileri ile irtibat kurup, Carnac da olup bitenlerle ilgili haber alıyordu.

Akara'nın Girakon'u diriltme çabaları en sonunda meyvesini verdi. Girakon tekrar ölümlüler arasında bir ölümsuz olarak yürümeye başladı. Ancak Girakon eski kudretini kaybetmişti. Vücudu yaşlı ve zayıftı. Ronark'ın ölümünden önceki hayatından kalan parça parça anıları belirsizlik ve kargaşa ile doluydu. Ronark'a karsı hissetiği nefretten geriye hic bir şey kalmamıştı. Bazı rüzgarsız gecelerde, Girakon uzaklardan gelen bir cağrı hissediyordu. Nedenini anlamadığı ama tanıdık bir his onu uzaklara çağırıyordu.

Akara'nın Karus'un galibiyeti için hazırladığı plan sade ama etkiliydi. Akara, savaşta ölen Karus askerlerini diriltip, tekrardan El Morad askerlerinin üzerine salıyordu. Zaman içinde, yorgun ve yaralı El Morad askerleri yavaşlamaya başladı. Akara, yaklaşan galibiyetin heyecanı ile Karus askerlerine seslendi: �El Morad'ın sonu yaklaşıyor! En sonunda Karus hak ettiği saygıyı, El Morad'ın kanlı cesetlerinden alacak!�

Ronark, yer altından bağlantı kurduğu Pathos'un takipçilerinin yardımı ile El Morad askerlerinin vahim durumunu duyunca, Akara'nın neler planladığını anladı. El Morad ın kurtuluşu Ronark'ın hapisinden kurtulup kurtulamamasına bağlıydı. Bu kolay olmayacaktı ama Ronark biliyordu ki hiç bir hapis mükemmel değildi ve hapisini bir arada tutan Akara'nın büyüsünün bir zayiflığı olmalıydı. Ronark, hapisinin zayıflığını bulduktan sonra Pathos'un takipçilerinin de yardımıyla yeraltından kurtulup, El Morad'a yardımcı olabilirdi.
 

Moradon Dirliş!
Knight tarih 08.07.2008, 06:42 (UTC)
 Her yetkin şovalye Pathos ve Cypher'in mahiyetinin kalıntılarını takip ederek katlettikleri yaratıklarla, hem Girakon hem de Ronark'ın hızla büyümesine yol açtı. Yine de bazıları kahramanların nasıl bu kadar güçlendiği konusunda kaygılıydı. Her kazançla Ronark başka hiçbir şeyi umursamadan, çılgınca büyüdü. Girakon, kendinden beklenmeyecek bir şekilde, kendi savaşçılarına karşı nedensiz saldırgan bir tavır sergiledi. Arka odalarda ve karanlık köşelerde kahramanların elde ettiği güçlerle ilgili çarpık ve yanlış birşeyler olduğu fısıldanıyordu.

Ve sonunda Pathos ve Cypher'in son güçleride tükenmek uzereydi. Girakon ve Ronark birbirlerinden güç çalamayacak kadar eşit derecede üstün savaşçılardı. İkisi de kendilerinin ve halklarının kaderlerini belirleyecek olan son bir savaş öngörüyorlardı. Amansız bir kararlılıkla iki taraf da Moradon'a uçuştan sonraki en belirleyici olay olacağını bildikleri savaş için planlarını yaptılar.

Haftalarca El Morad ve Karus orduları savaştı. İki ordu da Lunar vadisinin karşıt taraflarında toplanana kadar, Adream ve Ronark toprakları korkunç savaşlara ve iki tarafın birbirine karşı biriken nefretine şahit oldu. Hücuma geçtiklerinde attıkları naralar cennetten onları izlemekte olan Akara ve Logos'a bile ulaştı.

Mücadelenin en can alıcı noktasında Ronark ve Girakon buluştular. İkisi de birbirini yakmak ve dondurmak üzere cehennem güçlerini topladılar, fakat bu gibi şeyler onları yok etmek için çok yetersizdi. Daha sonraki dakikalar ise yeri sarsıcı patlamaların, buz ve ateşten meydana gelmiş ruhani yaratıkların korkunç feryatlarından oluşan bir bulanıklıktı. Savaş ikisinin düellosunu merkez almaya başladı ve şiddetli bir girdapın içinde yavaşca devinen bir mücadeleye dönüştü.

Daha sonra Ronark kritik darbesini savurdu. Girakon tökezledi ve bu anlık açık onun çöküşü oldu. Ronark, Girakon'un sahip olduğu bütün gücün salınmasına neden olan bitirici vuruşu yaptı. Ronark bu gücü kendine katarken üzerine bir degişiklik geldi. Karardı. Pathos ve Cyper'in kaybolmuş güçleri yeniden birleşti ve Ronark'ın bedeninde yeniden bilinç kazandı. Pathos-Cypher mevcudiyeti yeniden bir bütün olmuştu.

Birden Pathos'un mesajcıları Ronark'ın çevresini sardı. "Sonunda seni bulduk efendimiz. Seni çok uzun zamandır arıyorduk. Emrin üzerine anti-enerjiyi bir araya getirdik. Moradon'daki Crystal'da senin talep etmeni bekliyor." Pathos'un yardakçıları eski efendilerinin ruhu tarafından çekilmişlerdi.

Ronark bütün Adonis'in üzerinden duyulabilecek bir sesle seslendi, "Beni dinleyin, Carnac halkı! Bugün kendi haklı gücümü talep edeceğim. Moradon'a!"

Vardığında Ronark doğruca şehrin ortasındaki dev kristale doğru yürüdü. İçinde bulunan enerjiyi kendine katmak için kullanan sihiri başlattığında mesajcılar belirdi. Onu durdurma girişimiyle, şovalyeler hattı kırıp Ronark'ı öldürmeyi umarak mesajcılara saldırdılar ama hiç sanşları yoktu.

Devam eden kaosun ortasında Akara'nın soğuk sesi yankılandı, "Halkımı yok etmene izin vermeyeceğim. Bugün seni sonsuza kadar tutsak ediyorum!" Ve dünya ateşe dönüştü.

çok sayıdaki volkanik taşlar Carnac'ın eski çekirdeğinden patladı ve hepsi Ronark'ın tepesine düştü. Hepsinin toplam gücü onun bile karşı koyması için çok fazlaydı ve Ronark ezici ağırlığın altında gözden kayboldu. Onu yanan sayısız tabakanın içinden yüzeyin aşağısındaki derinliklerine doğru sürüklediler.

Kısa süre sonra Akara, Ronark'ı hapsedicek olan canlı toprağı döktü. Fakat aceleyle volkanik taşların da takip etmesini emretmeyi ihmal etti. Başlarında yönlendirecek kimse olmadığından dolayı Moradon şehrinin etrafına yayıldılar.

Korkuyla, Logos olayları kayıtsız bir şekilde izledi. Bütün bunların sebebinin Akara ile yapmış oldugu planlar olduğunu hatırlayarak kendini suçladı. Tekrardan yarattıkları yokoluyor ve Moradon'un yıkılması da bunun kanıtı oluyordu. Pişmanlığı onu gizemli boşluklara geri adım atması için zorlamaktaydı, fakat suçluluk duygusu onu önce Moradonu tekrardan yaratmaya zorluyordu.

Herşey tekrardan inşa edildi, çiçekler yeşerdi, yaratıklar yeni yerlerini aldı. Yeni şehir dünyanın derinliklerinde, en saf minerallerin kullanıldığı işçilikle örülmüş duvarlar ve kalelerle gökyüzüne yükseldi. Carnac'ın en iyi kahramanları için büyük sokaklar geniş avlulara açıldı. Yeni ticaret oluşumunu incelemesi için Logos Kaishan'ı görevlendirdi ve onun liderliğinde Moradon zenginleşti.

Akara birkaç gün sonra geri döndüğünde çok öfkelendi ve Logos'un yaptığı bütün herşeyi ele geçirdi. Görünüşe göre Logos onun halkının sadakatini çalmıştı. Bu planları bozmak için, Akara saf yaşam gücünü Delos kalesindeki Merkez Yapıya katarak bütün şovalyelere karşı konulamaz bir güç sağladı. Ayrıca, kaleyi kontrol etmek için dövüşleri ödüllendirmeye başladı. Bir şovalyenin şöhreti artık Delosta büyüyebilirdi.



Akara savaş alanına vardığında, Girakon'un yerde kan içinde yatan, hareketsiz vücudunu görünce şaşırdı. ölümsüz Girakon, Ronark'a yenilmesinin üzerinden yeterli zaman geçmesine rağmen henüz hayata geri dönememisti. Zaman geçtikce Akara'nın endişesi, üzüntüye, üzüntüsü öfkeye dönüştü. Cypher ve Pathos'dan geri kalan gücün Girakon'u terk etmesi yüzünden, ölümsüz olmasına rağmen, Girakon'un hayata geri dönücek gücü kalmamıştı. Akara, çaresizlik içinde Girakon'u hayata döndürmeye çalışırken ortaya çıkan inanılmaz enerji sonucu savaş alanındaki binlerce ölü Karus askeri birer birer dirilmeye başladılar. Ancak Girakon'un hayatsız vücudu bir türlü dirilmiyordu. çaresizlik ve öfke içinde Akara, tüm kudretini kullanarak bütün enerjisini Girakon'un hareketsiz vücuduna odakladı. Bedeli ne olursa olsun Akara, Girakon'u ölumün karanlık pençelerine bırakmamaya kararlıydı.

Carnac'ın yuzeyinin binlerce metre altında, Ronark'ın hapisi tamamlanmıştı. Hapisin duvarlari basit kayalar ve taşlardan yapılmış olmasına rağmen küçük, büyük her taş parçası Ronark'ın hapisinden kaçışını imkansız kılmak için adeta bilinçli bir çaba ile çalısıyordu. Ronark, inanılmaz gücünü kullanarak devasa kaya parçalarını toz ve dumana çevirdikce, yeraltında tüm şehirleri kapsayabilecek büyüklükte delikler açtı ancak saniyeler icinde Ronark'ın yok ettiği kayalar ve taşlar tekrar yaratılan boşlukları doldurup Ronark'ı geri hapsediyordu. Akara'nın yarattığı hapis mükemmeldi.

Zaman içinde Ronark, hapisinin bekçilerinin dikkatini çekmeden kısa bir süreliğine de olsa yeryüzü ile bağlantı kurmayı başardı. Bu kısa bağlantılar sırasında Pathos'un takipçileri ile irtibat kurup, Carnac da olup bitenlerle ilgili haber alıyordu.

Akara'nın Girakon'u diriltme çabaları en sonunda meyvesini verdi. Girakon tekrar ölümlüler arasında bir ölümsuz olarak yürümeye başladı. Ancak Girakon eski kudretini kaybetmişti. Vücudu yaşlı ve zayıftı. Ronark'ın ölümünden önceki hayatından kalan parça parça anıları belirsizlik ve kargaşa ile doluydu. Ronark'a karsı hissetiği nefretten geriye hic bir şey kalmamıştı. Bazı rüzgarsız gecelerde, Girakon uzaklardan gelen bir cağrı hissediyordu. Nedenini anlamadığı ama tanıdık bir his onu uzaklara çağırıyordu.

Akara'nın Karus'un galibiyeti için hazırladığı plan sade ama etkiliydi. Akara, savaşta ölen Karus askerlerini diriltip, tekrardan El Morad askerlerinin üzerine salıyordu. Zaman içinde, yorgun ve yaralı El Morad askerleri yavaşlamaya başladı. Akara, yaklaşan galibiyetin heyecanı ile Karus askerlerine seslendi: �El Morad'ın sonu yaklaşıyor! En sonunda Karus hak ettiği saygıyı, El Morad'ın kanlı cesetlerinden alacak!�

Ronark, yer altından bağlantı kurduğu Pathos'un takipçilerinin yardımı ile El Morad askerlerinin vahim durumunu duyunca, Akara'nın neler planladığını anladı. El Morad ın kurtuluşu Ronark'ın hapisinden kurtulup kurtulamamasına bağlıydı. Bu kolay olmayacaktı ama Ronark biliyordu ki hiç bir hapis mükemmel değildi ve hapisini bir arada tutan Akara'nın büyüsünün bir zayiflığı olmalıydı. Ronark, hapisinin zayıflığını bulduktan sonra Pathos'un takipçilerinin de yardımıyla yeraltından kurtulup, El Morad'a yardımcı olabilirdi.



Başlarda, Akara’nın amacı basitti: Karus halkına barışı getirmek. Halkına sadece onların daha iyi yaşamaları için, El Morad topraklarını ele geçirmede ve kendilerini korumada yardımcı oluyordu. Artık herşey değişti.

EL Morad halkının birçok kayıp verdiği ve büyük bir katliamlara sahne olan ilk savaş başlamıştı. Savaş alanında dökülen kanlar hiç beklenmedik bir etki yarattı. Akara’nın kullanabileceği büyük bir yaşam gücü serbest bırakıldı ve böylece intikam almanın ötesinde, Akara’nın tutkusu El Morad’ın sistematik biçimde yokoluşu olacaktı.

Ve yıkım başlamıştı. El Morad Kale duvarları, savaşı kaybeden bu ırkın çöküşünün adeta bir göstergesiydi.

Bir gün…bir gece…Ronark hücresinde gücünü toparlamakta ve hücresinden kurtulmak için çalışmaktaydı. Yavaş yavaş, hücresinden kurtulup yüzeye cıkmayı başardı ve hemen emrindeki adamlardan gelişmekte olan olayları öğrendi. Akara’nın El Morad kalesıne doğru hareketlendiğini öğrenmişti. Bir anda heryer göz kamaştıran bir beyazlığa büründü.

Etrafı hissedilir bir sıcaklık kapladı. Ve yanma. Gözleri yanıyordu. Ronark’ı rahatsız eden bu parlaklığın güneş olduğunu farketti. Etrafta kaçmasını engelleyecek ne bir duvar, nede bir tuzak vardı fakat önemli olan bişey vardıki o da bütün gücünün yok olmuş olmasıydı.

Başını öne eğerek dizlerinin üstüne çöktü. Bir süre sonra arkasından güle benzer karanlık bir figür ona elini uzattı. Kısık bir sesle: “Gel. Yapılacak çok şey var. Bu ihtiyacın olan şey.”

Bu el tahmin ettiğinden daha sert ve kuvvetliydi ve kolayca onu havaya kaldırdı. Ve bir anda El Morad Kalelerinin yıkılma sesleri duyuldu. Karanlıktaki yabancı Karus savaşcılarına döndü ve kısık bir sesle “ İşte sonunda bu oldu”

“Akara, Logos tarafından yasaklanan şeyleri yapmakta. Acımasızca ve durmaksızın öldürmeye devam ediyor. Davranışları benim topraklarımdan farkettiğim kadarıyla dünyadaki bağlantıları güçsüzleştirdi.”

“Eğer Akara’dan şikayetciysen, sana bir önerim var. Akara tahmin ettiğin gibi bir tanrıça değil. Çok az bir güçle büyüdü ve bu güç içinde sarhoş oldu. Yeni bir Carnac yarattı; karışık, kötü biçimlenmiş, sadece kendini yanlızlığını yansıtan bir dünyaydı bu. Akara için bu savaştan ne kazanacağı önemli değil. Tek isteği gelecek olan savaşlarda senin halkının daha zayıf bir durumda olmasıdır. Carnac’ta ölen her savaşçı, Karus veya El Morad, gelecek savaşlarda senin kapasite olarak dayanma güçünü azaltacaktır.”

“Savaş” dedi karanlık savaşcı, sesi birden değişti “İki dünya arasındamı?”

“Akara’nın yeni Carnac halkı konuştuğumuz gibi birleşiyor ve belirsiz bir kadere doğru yol alıyor. Kendilerini gerçek Carnac’lı olarak tanıtıp ve senin halkını sadece bir fazlalık olarak bahsediyorlar. Bugunki hedefin zafer değil. Fakat, teslim olma zamanıda değil. Birlik ve bütünlüğü sağlamanın zamanıdır.”

Daha sonra Ronark bu karanlık yoldaşının ellerinin arasından gücünün parladığını gördü. Bunun ne olduğunu kadar, arkadaşı birden firladı ve gökyüzüne doğru ilerlemeye başladı. Karus ordusu ileriye doğru yürüyüşe geçti.

“Kimsin sen? ” dedi Ronark

“Bir dost” dedi karanlıktaki yabancı, “elinden geleni yapmaya çalışan kişi. Gerisi sana kalmış”

Savaş büyük bir inlemeyle başladı. Catapultlar karşı taraftaki düşmanı öldürebilmek için harekete geçtiler. Savaş alanını gökyüzünden gelen binlerce ok kapladı.Ve ardından çığlıklar ve inlemeler. Yavaşça, Karus tarafı, ladder truckları kaleye doğru ilerlemeye başladı. Her ölünün ardından Ronark içinde kötü bir sızlama hissetti. Akara her saniye daha güçleniyordu. Hayatında ilk defa Ronark kendini çaresiz hissetti. Savaş onun alanıydı ve bu alanda üstündü. Bütünlük gerekiyordu ve yardıma ihtiyacı vardı.


 

Gırakon Bir Karus Kahramanın Doğuşu
Knight tarih 08.07.2008, 06:41 (UTC)
 Ronark’ın dönüşümü ona ölümsüzlük verdi, fakat onu çok güçlü yapmadı. En güçlü Karus şampiyonları bir kerede hepsini öldürebilirdi, fakat bu sefer bir orduya karşı gelemedi. Taktik ve disiplinli çalışmayla, Karus, Ronark’ı yenmeyi başardı, fakat herseferinde bu kahramanın içindeki ölümsüzlük enerjisi tekrardan dirilmesini sağlamaktaydı. Her diriliş bir işkenceydi ve Ronark bu amansız acılara dayanmaya çalırken bir yandanda Logos’a olan öfkesi büyüdü. Hatta Cypher ve Pathos’un yoketme gücüne sahip olmayı bile arzuladı.



Ronark Cypher ve Pathos’un yokedilmesinden sonra bu korkunç gücten arda kalanlardan yararlanabilmek için gizemli bir araştırmanın içene girdi. Gecelerce ve haftalarca araştırdı, ama arışı başarısızlıkla sonuçlandı. Sonra, bir gece, günışıgı tam doğmak üzere iken, aradığını buldu. Aslında düşündüğü gibi ulaşılması zor biyerde değil aksine ElMorad ordusunun herzaman savaştığı vadideydi. Ronark, büyük bir zevkle kükredi. Uzun zamandır ulaşmaya çalıştığı ve Karusu yokedecek bu güce artık sahipti. Bugün sonun başlangıcıydı.

Güneş dağların arasından kendini gösterirken, Ronark savaş alanına doğru ilerlemekteydi. Karus ordusunu kışkırtmak için bağırıyor ve onları nasıl ezip, öldüreceğini ve ailelerine nasıl işkece çektireceğini haykırıyordu. Öfkesi dahada büyümüştü. Karus, Ronark’ı öldürmek için tekrardan hazırdı. Ona yaklaşırlerken, Ronark halkına döndü ve beklemelerini emretti. Dünyanın tanıklık ettiği bu büyük savaşa sahit olacaklardı.

Ronark birkez daha öldürüldü.

Dirilme acısı geçen seferkinden çok daha fazla artmıştı. Daha sonraki araştırmaarında Ronark aslında Cypher ve Pathos’un gücünden sadece çok küçük bir parça alabildiğini farketti. Hemen kendini toparladı ve Carnac dünyasına yayılmış bu gücün hepsini bulmak için araştırmaya girişti. Bütün güç bir ışık gibi bitkiler tarafından emilmiş ve bu bitkiler çeşitli canavarlar tarafından yenilmişti. Ronark, bu canavarların sadece yakalanmasının birşeyi değiştirmeyeceğini anladı. Hepsi öldürülmeliydi. Hemen adamlarına bu katliyamı başlatmaları için emir verdi. Adamlarının bu yardımıyla bu güce kavucağını biliyordu.

Ronark’ın bu büyüyen gücünü farkeden Logos ve Akara, onu yenebilmek için yeni bir güc arayışı içine girdiler. Savaşlarda şu ana kadar hiç yenilmemiş genç bir savaşçı olan Girakon’u buldular. Ardream savaşlarında düşmanı karşısında yırtıcı ordusunun kontrolunu her zaman çok iyi kullanan ve ulaşılması zor bir güce sahipti.

Girakon’un annesi ElMorad topraklarına gelen ilk Pury Tuareklerden biriydi. Herzaman ailesinin ve kendisinin herzaman bu yokoluşun kıyısında olduğunu bilerek yaşamıştı. Girakon halkını herzaman ElMorad’ın zorbalığından ve haksızlığından koruyacağına söz vermişti. Bu üstlerindeki laneti yoketmek için, ElMorad’ı yenerek zafere ulaşmak istiyolardı. Girakon aslında barıştan yanaydı, fakat bu Sharine Raids’ten önceydi. Annesi, yüzlerce kişi ile birlikte, zalimce öldürülmüştü. Girakon için artık intikam almanın zamanı gelmişti.

Ronark’la karşılaşmak için, Akara Girakon’a ölümsüzlük verdi ve Logos’da kendi gücünü verdi. Girakon’a, Cypher ve Pathos’un gücünden arda kalanları bulması için emir verdiler. Bütün Karus’a, Girakon’un bu gücü emebilmesi için, canavaları öldürmesini emrettiler. Gücü çok hızlı artıyordu ve bu arayış sırasında hiç durmadan çalıştı.

Heriki ElMorad ve Karus halkıda kimin tanrısı bu güçten daha çok toplayabilirse, savaşın kaderini o belirleyecek olduğunu biliyorlardı.

Bu sonsuz savaş şiddetli ve intikam için yapılacak bir savaş olacak ise, ayakta durabilmek için büyük kuvvete ihtiyaç vardı. Kaybeden tamamen yokolacaktı.
 

Ronak!
Knight tarih 08.07.2008, 06:40 (UTC)
 Karus ve El Morad arasında süren sonsuz savaşlarda birçok kahraman cesurca savaşarak öldü fakat hiçbiri Ronark’ın cesareti ve gücüne asla sahip olamadı. El Morad’ın en güçlü büyüleriyle donatılmış bu korkusuz kahraman, savaşlara her zaman en önde atılarak “Logos İçin!” diye haykırmasıyla tanınırdı. Ronark, karşısında durmaya çalışan tüm ahmaklara eşsiz büyülerinden tattırıp, onları bir daha dönmemecesine yok edebiliyordu. Fakat en güçlü kahramanlar bile ölümlü vücutlarıyla bazen kaybetmeye mahkumdur.

Bu korkusuz kahramanın sonu olduğuna inanılan topraklar onun anısına “Ronark Toprakları” olarak adlandırılmıştı. Ancak herkesin bildiğinin aksine aslında Ronark yok olmamıştı! Tanrı Akara, Ronark karşısında çaresiz kalan Tuarek’leri izledikçe hiddetlenmiş ve Ronark’ı savaş sahnesinden kaçırarak sihirli bir küreye hapsetmişti. Ronark çaresizce tanrısı Logos’tan yardım dileyip durdu fakat haykırışları sanki sağır kulaklara gidiyordu. Her ne kadar Tanrısı O’nu terketmiş gibi gözüksede, Ronark’ın yüreğinde Logos için sakladığı inanç asla kaybolamazdı. En sonunda, bir gün Logos Ronark’ın rüyasında bir siluet olarak belirdi ve Ronark’ı içinde hapis tutulduğu sihirli küreden kurtulabilmesi için gereken büyüyle besledi. Aradan geçen uzun zamandan sonra, Ronark en sonunda sihirli kürenin tüm enerjisini içine çekebilmiş ve Akara’nın zulmunden kendini kurtarabilmişti. İçinde bir Tanrı tarafından bahşedilmiş en güçlü büyüyü barındıran Ronark artık bir ölümlü vücudundan sıyrılmış ve kendini yepyeni bir Tanrı olarak bulmuştu.

Bugün, Ronark Topraklarında sonsuz savaş tekrar canlanıyor. El Morad ve Karus ırklarını birşey sanki tetikliyor. Dökülen kanların üzerinde eşsiz şekilde yankılanan bir ses, herkesin kulaklarında şu sözlerle çınlıyor:

“Hazır ol Akara! Senin hilelerin beni savaşımdan kopardı ve senin büyün bugün beni bir Tanrı yaptı! Carnac, şovalyerin artık yeni bir Tanrısı var! Bugün herkes yerini almak ve savaşmak zorunda!”



Ronark’ın dönüşümü ona ölümsüzlük verdi, fakat onu çok güçlü yapmadı. En güçlü Karus şampiyonları bir kerede hepsini öldürebilirdi, fakat bu sefer bir orduya karşı gelemedi. Taktik ve disiplinli çalışmayla, Karus, Ronark’ı yenmeyi başardı, fakat herseferinde bu kahramanın içindeki ölümsüzlük enerjisi tekrardan dirilmesini sağlamaktaydı. Her diriliş bir işkenceydi ve Ronark bu amansız acılara dayanmaya çalırken bir yandanda Logos’a olan öfkesi büyüdü. Hatta Cypher ve Pathos’un yoketme gücüne sahip olmayı bile arzuladı.



Ronark Cypher ve Pathos’un yokedilmesinden sonra bu korkunç gücten arda kalanlardan yararlanabilmek için gizemli bir araştırmanın içene girdi. Gecelerce ve haftalarca araştırdı, ama arışı başarısızlıkla sonuçlandı. Sonra, bir gece, günışıgı tam doğmak üzere iken, aradığını buldu. Aslında düşündüğü gibi ulaşılması zor biyerde değil aksine ElMorad ordusunun herzaman savaştığı vadideydi. Ronark, büyük bir zevkle kükredi. Uzun zamandır ulaşmaya çalıştığı ve Karusu yokedecek bu güce artık sahipti. Bugün sonun başlangıcıydı.

Güneş dağların arasından kendini gösterirken, Ronark savaş alanına doğru ilerlemekteydi. Karus ordusunu kışkırtmak için bağırıyor ve onları nasıl ezip, öldüreceğini ve ailelerine nasıl işkece çektireceğini haykırıyordu. Öfkesi dahada büyümüştü. Karus, Ronark’ı öldürmek için tekrardan hazırdı. Ona yaklaşırlerken, Ronark halkına döndü ve beklemelerini emretti. Dünyanın tanıklık ettiği bu büyük savaşa sahit olacaklardı.

Ronark birkez daha öldürüldü.

Dirilme acısı geçen seferkinden çok daha fazla artmıştı. Daha sonraki araştırmaarında Ronark aslında Cypher ve Pathos’un gücünden sadece çok küçük bir parça alabildiğini farketti. Hemen kendini toparladı ve Carnac dünyasına yayılmış bu gücün hepsini bulmak için araştırmaya girişti. Bütün güç bir ışık gibi bitkiler tarafından emilmiş ve bu bitkiler çeşitli canavarlar tarafından yenilmişti. Ronark, bu canavarların sadece yakalanmasının birşeyi değiştirmeyeceğini anladı. Hepsi öldürülmeliydi. Hemen adamlarına bu katliyamı başlatmaları için emir verdi. Adamlarının bu yardımıyla bu güce kavucağını biliyordu.

Ronark’ın bu büyüyen gücünü farkeden Logos ve Akara, onu yenebilmek için yeni bir güc arayışı içine girdiler. Savaşlarda şu ana kadar hiç yenilmemiş genç bir savaşçı olan Girakon’u buldular. Ardream savaşlarında düşmanı karşısında yırtıcı ordusunun kontrolunu her zaman çok iyi kullanan ve ulaşılması zor bir güce sahipti.

Girakon’un annesi ElMorad topraklarına gelen ilk Pury Tuareklerden biriydi. Herzaman ailesinin ve kendisinin herzaman bu yokoluşun kıyısında olduğunu bilerek yaşamıştı. Girakon halkını herzaman ElMorad’ın zorbalığından ve haksızlığından koruyacağına söz vermişti. Bu üstlerindeki laneti yoketmek için, ElMorad’ı yenerek zafere ulaşmak istiyolardı. Girakon aslında barıştan yanaydı, fakat bu Sharine Raids’ten önceydi. Annesi, yüzlerce kişi ile birlikte, zalimce öldürülmüştü. Girakon için artık intikam almanın zamanı gelmişti.

Ronark’la karşılaşmak için, Akara Girakon’a ölümsüzlük verdi ve Logos’da kendi gücünü verdi. Girakon’a, Cypher ve Pathos’un gücünden arda kalanları bulması için emir verdiler. Bütün Karus’a, Girakon’un bu gücü emebilmesi için, canavaları öldürmesini emrettiler. Gücü çok hızlı artıyordu ve bu arayış sırasında hiç durmadan çalıştı.

Heriki ElMorad ve Karus halkıda kimin tanrısı bu güçten daha çok toplayabilirse, savaşın kaderini o belirleyecek olduğunu biliyorlardı.

Bu sonsuz savaş şiddetli ve intikam için yapılacak bir savaş olacak ise, ayakta durabilmek için büyük kuvvete ihtiyaç vardı. Kaybeden tamamen yokolacaktı.




Her yetkin şovalye Pathos ve Cypher'in mahiyetinin kalıntılarını takip ederek katlettikleri yaratıklarla, hem Girakon hem de Ronark'ın hızla büyümesine yol açtı. Yine de bazıları kahramanların nasıl bu kadar güçlendiği konusunda kaygılıydı. Her kazançla Ronark başka hiçbir şeyi umursamadan, çılgınca büyüdü. Girakon, kendinden beklenmeyecek bir şekilde, kendi savaşçılarına karşı nedensiz saldırgan bir tavır sergiledi. Arka odalarda ve karanlık köşelerde kahramanların elde ettiği güçlerle ilgili çarpık ve yanlış birşeyler olduğu fısıldanıyordu.

Ve sonunda Pathos ve Cypher'in son güçleride tükenmek uzereydi. Girakon ve Ronark birbirlerinden güç çalamayacak kadar eşit derecede üstün savaşçılardı. İkisi de kendilerinin ve halklarının kaderlerini belirleyecek olan son bir savaş öngörüyorlardı. Amansız bir kararlılıkla iki taraf da Moradon'a uçuştan sonraki en belirleyici olay olacağını bildikleri savaş için planlarını yaptılar.

Haftalarca El Morad ve Karus orduları savaştı. İki ordu da Lunar vadisinin karşıt taraflarında toplanana kadar, Adream ve Ronark toprakları korkunç savaşlara ve iki tarafın birbirine karşı biriken nefretine şahit oldu. Hücuma geçtiklerinde attıkları naralar cennetten onları izlemekte olan Akara ve Logos'a bile ulaştı.

Mücadelenin en can alıcı noktasında Ronark ve Girakon buluştular. İkisi de birbirini yakmak ve dondurmak üzere cehennem güçlerini topladılar, fakat bu gibi şeyler onları yok etmek için çok yetersizdi. Daha sonraki dakikalar ise yeri sarsıcı patlamaların, buz ve ateşten meydana gelmiş ruhani yaratıkların korkunç feryatlarından oluşan bir bulanıklıktı. Savaş ikisinin düellosunu merkez almaya başladı ve şiddetli bir girdapın içinde yavaşca devinen bir mücadeleye dönüştü.

Daha sonra Ronark kritik darbesini savurdu. Girakon tökezledi ve bu anlık açık onun çöküşü oldu. Ronark, Girakon'un sahip olduğu bütün gücün salınmasına neden olan bitirici vuruşu yaptı. Ronark bu gücü kendine katarken üzerine bir degişiklik geldi. Karardı. Pathos ve Cyper'in kaybolmuş güçleri yeniden birleşti ve Ronark'ın bedeninde yeniden bilinç kazandı. Pathos-Cypher mevcudiyeti yeniden bir bütün olmuştu.

Birden Pathos'un mesajcıları Ronark'ın çevresini sardı. "Sonunda seni bulduk efendimiz. Seni çok uzun zamandır arıyorduk. Emrin üzerine anti-enerjiyi bir araya getirdik. Moradon'daki Crystal'da senin talep etmeni bekliyor." Pathos'un yardakçıları eski efendilerinin ruhu tarafından çekilmişlerdi.

Ronark bütün Adonis'in üzerinden duyulabilecek bir sesle seslendi, "Beni dinleyin, Carnac halkı! Bugün kendi haklı gücümü talep edeceğim. Moradon'a!"

Vardığında Ronark doğruca şehrin ortasındaki dev kristale doğru yürüdü. İçinde bulunan enerjiyi kendine katmak için kullanan sihiri başlattığında mesajcılar belirdi. Onu durdurma girişimiyle, şovalyeler hattı kırıp Ronark'ı öldürmeyi umarak mesajcılara saldırdılar ama hiç sanşları yoktu.

Devam eden kaosun ortasında Akara'nın soğuk sesi yankılandı, "Halkımı yok etmene izin vermeyeceğim. Bugün seni sonsuza kadar tutsak ediyorum!" Ve dünya ateşe dönüştü.

çok sayıdaki volkanik taşlar Carnac'ın eski çekirdeğinden patladı ve hepsi Ronark'ın tepesine düştü. Hepsinin toplam gücü onun bile karşı koyması için çok fazlaydı ve Ronark ezici ağırlığın altında gözden kayboldu. Onu yanan sayısız tabakanın içinden yüzeyin aşağısındaki derinliklerine doğru sürüklediler.

Kısa süre sonra Akara, Ronark'ı hapsedicek olan canlı toprağı döktü. Fakat aceleyle volkanik taşların da takip etmesini emretmeyi ihmal etti. Başlarında yönlendirecek kimse olmadığından dolayı Moradon şehrinin etrafına yayıldılar.

Korkuyla, Logos olayları kayıtsız bir şekilde izledi. Bütün bunların sebebinin Akara ile yapmış oldugu planlar olduğunu hatırlayarak kendini suçladı. Tekrardan yarattıkları yokoluyor ve Moradon'un yıkılması da bunun kanıtı oluyordu. Pişmanlığı onu gizemli boşluklara geri adım atması için zorlamaktaydı, fakat suçluluk duygusu onu önce Moradonu tekrardan yaratmaya zorluyordu.

Herşey tekrardan inşa edildi, çiçekler yeşerdi, yaratıklar yeni yerlerini aldı. Yeni şehir dünyanın derinliklerinde, en saf minerallerin kullanıldığı işçilikle örülmüş duvarlar ve kalelerle gökyüzüne yükseldi. Carnac'ın en iyi kahramanları için büyük sokaklar geniş avlulara açıldı. Yeni ticaret oluşumunu incelemesi için Logos Kaishan'ı görevlendirdi ve onun liderliğinde Moradon zenginleşti.

Akara birkaç gün sonra geri döndüğünde çok öfkelendi ve Logos'un yaptığı bütün herşeyi ele geçirdi. Görünüşe göre Logos onun halkının sadakatini çalmıştı. Bu planları bozmak için, Akara saf yaşam gücünü Delos kalesindeki Merkez Yapıya katarak bütün şovalyelere karşı konulamaz bir güç sağladı. Ayrıca, kaleyi kontrol etmek için dövüşleri ödüllendirmeye başladı. Bir şovalyenin şöhreti artık Delosta büyüyebilirdi.



Akara savaş alanına vardığında, Girakon'un yerde kan içinde yatan, hareketsiz vücudunu görünce şaşırdı. ölümsüz Girakon, Ronark'a yenilmesinin üzerinden yeterli zaman geçmesine rağmen henüz hayata geri dönememisti. Zaman geçtikce Akara'nın endişesi, üzüntüye, üzüntüsü öfkeye dönüştü. Cypher ve Pathos'dan geri kalan gücün Girakon'u terk etmesi yüzünden, ölümsüz olmasına rağmen, Girakon'un hayata geri dönücek gücü kalmamıştı. Akara, çaresizlik içinde Girakon'u hayata döndürmeye çalışırken ortaya çıkan inanılmaz enerji sonucu savaş alanındaki binlerce ölü Karus askeri birer birer dirilmeye başladılar. Ancak Girakon'un hayatsız vücudu bir türlü dirilmiyordu. çaresizlik ve öfke içinde Akara, tüm kudretini kullanarak bütün enerjisini Girakon'un hareketsiz vücuduna odakladı. Bedeli ne olursa olsun Akara, Girakon'u ölumün karanlık pençelerine bırakmamaya kararlıydı.

Carnac'ın yuzeyinin binlerce metre altında, Ronark'ın hapisi tamamlanmıştı. Hapisin duvarlari basit kayalar ve taşlardan yapılmış olmasına rağmen küçük, büyük her taş parçası Ronark'ın hapisinden kaçışını imkansız kılmak için adeta bilinçli bir çaba ile çalısıyordu. Ronark, inanılmaz gücünü kullanarak devasa kaya parçalarını toz ve dumana çevirdikce, yeraltında tüm şehirleri kapsayabilecek büyüklükte delikler açtı ancak saniyeler icinde Ronark'ın yok ettiği kayalar ve taşlar tekrar yaratılan boşlukları doldurup Ronark'ı geri hapsediyordu. Akara'nın yarattığı hapis mükemmeldi.

Zaman içinde Ronark, hapisinin bekçilerinin dikkatini çekmeden kısa bir süreliğine de olsa yeryüzü ile bağlantı kurmayı başardı. Bu kısa bağlantılar sırasında Pathos'un takipçileri ile irtibat kurup, Carnac da olup bitenlerle ilgili haber alıyordu.

Akara'nın Girakon'u diriltme çabaları en sonunda meyvesini verdi. Girakon tekrar ölümlüler arasında bir ölümsuz olarak yürümeye başladı. Ancak Girakon eski kudretini kaybetmişti. Vücudu yaşlı ve zayıftı. Ronark'ın ölümünden önceki hayatından kalan parça parça anıları belirsizlik ve kargaşa ile doluydu. Ronark'a karsı hissetiği nefretten geriye hic bir şey kalmamıştı. Bazı rüzgarsız gecelerde, Girakon uzaklardan gelen bir cağrı hissediyordu. Nedenini anlamadığı ama tanıdık bir his onu uzaklara çağırıyordu.

Akara'nın Karus'un galibiyeti için hazırladığı plan sade ama etkiliydi. Akara, savaşta ölen Karus askerlerini diriltip, tekrardan El Morad askerlerinin üzerine salıyordu. Zaman içinde, yorgun ve yaralı El Morad askerleri yavaşlamaya başladı. Akara, yaklaşan galibiyetin heyecanı ile Karus askerlerine seslendi: �El Morad'ın sonu yaklaşıyor! En sonunda Karus hak ettiği saygıyı, El Morad'ın kanlı cesetlerinden alacak!�

Ronark, yer altından bağlantı kurduğu Pathos'un takipçilerinin yardımı ile El Morad askerlerinin vahim durumunu duyunca, Akara'nın neler planladığını anladı. El Morad ın kurtuluşu Ronark'ın hapisinden kurtulup kurtulamamasına bağlıydı. Bu kolay olmayacaktı ama Ronark biliyordu ki hiç bir hapis mükemmel değildi ve hapisini bir arada tutan Akara'nın büyüsünün bir zayiflığı olmalıydı. Ronark, hapisinin zayıflığını bulduktan sonra Pathos'un takipçilerinin de yardımıyla yeraltından kurtulup, El Morad'a yardımcı olabilirdi.



Başlarda, Akara’nın amacı basitti: Karus halkına barışı getirmek. Halkına sadece onların daha iyi yaşamaları için, El Morad topraklarını ele geçirmede ve kendilerini korumada yardımcı oluyordu. Artık herşey değişti.

EL Morad halkının birçok kayıp verdiği ve büyük bir katliamlara sahne olan ilk savaş başlamıştı. Savaş alanında dökülen kanlar hiç beklenmedik bir etki yarattı. Akara’nın kullanabileceği büyük bir yaşam gücü serbest bırakıldı ve böylece intikam almanın ötesinde, Akara’nın tutkusu El Morad’ın sistematik biçimde yokoluşu olacaktı.

Ve yıkım başlamıştı. El Morad Kale duvarları, savaşı kaybeden bu ırkın çöküşünün adeta bir göstergesiydi.

Bir gün…bir gece…Ronark hücresinde gücünü toparlamakta ve hücresinden kurtulmak için çalışmaktaydı. Yavaş yavaş, hücresinden kurtulup yüzeye cıkmayı başardı ve hemen emrindeki adamlardan gelişmekte olan olayları öğrendi. Akara’nın El Morad kalesıne doğru hareketlendiğini öğrenmişti. Bir anda heryer göz kamaştıran bir beyazlığa büründü.

Etrafı hissedilir bir sıcaklık kapladı. Ve yanma. Gözleri yanıyordu. Ronark’ı rahatsız eden bu parlaklığın güneş olduğunu farketti. Etrafta kaçmasını engelleyecek ne bir duvar, nede bir tuzak vardı fakat önemli olan bişey vardıki o da bütün gücünün yok olmuş olmasıydı.

Başını öne eğerek dizlerinin üstüne çöktü. Bir süre sonra arkasından güle benzer karanlık bir figür ona elini uzattı. Kısık bir sesle: “Gel. Yapılacak çok şey var. Bu ihtiyacın olan şey.”

Bu el tahmin ettiğinden daha sert ve kuvvetliydi ve kolayca onu havaya kaldırdı. Ve bir anda El Morad Kalelerinin yıkılma sesleri duyuldu. Karanlıktaki yabancı Karus savaşcılarına döndü ve kısık bir sesle “ İşte sonunda bu oldu”

“Akara, Logos tarafından yasaklanan şeyleri yapmakta. Acımasızca ve durmaksızın öldürmeye devam ediyor. Davranışları benim topraklarımdan farkettiğim kadarıyla dünyadaki bağlantıları güçsüzleştirdi.”

“Eğer Akara’dan şikayetciysen, sana bir önerim var. Akara tahmin ettiğin gibi bir tanrıça değil. Çok az bir güçle büyüdü ve bu güç içinde sarhoş oldu. Yeni bir Carnac yarattı; karışık, kötü biçimlenmiş, sadece kendini yanlızlığını yansıtan bir dünyaydı bu. Akara için bu savaştan ne kazanacağı önemli değil. Tek isteği gelecek olan savaşlarda senin halkının daha zayıf bir durumda olmasıdır. Carnac’ta ölen her savaşçı, Karus veya El Morad, gelecek savaşlarda senin kapasite olarak dayanma güçünü azaltacaktır.”

“Savaş” dedi karanlık savaşcı, sesi birden değişti “İki dünya arasındamı?”

“Akara’nın yeni Carnac halkı konuştuğumuz gibi birleşiyor ve belirsiz bir kadere doğru yol alıyor. Kendilerini gerçek Carnac’lı olarak tanıtıp ve senin halkını sadece bir fazlalık olarak bahsediyorlar. Bugunki hedefin zafer değil. Fakat, teslim olma zamanıda değil. Birlik ve bütünlüğü sağlamanın zamanıdır.”

Daha sonra Ronark bu karanlık yoldaşının ellerinin arasından gücünün parladığını gördü. Bunun ne olduğunu kadar, arkadaşı birden firladı ve gökyüzüne doğru ilerlemeye başladı. Karus ordusu ileriye doğru yürüyüşe geçti.

“Kimsin sen? ” dedi Ronark

“Bir dost” dedi karanlıktaki yabancı, “elinden geleni yapmaya çalışan kişi. Gerisi sana kalmış”

Savaş büyük bir inlemeyle başladı. Catapultlar karşı taraftaki düşmanı öldürebilmek için harekete geçtiler. Savaş alanını gökyüzünden gelen binlerce ok kapladı.Ve ardından çığlıklar ve inlemeler. Yavaşça, Karus tarafı, ladder truckları kaleye doğru ilerlemeye başladı. Her ölünün ardından Ronark içinde kötü bir sızlama hissetti. Akara her saniye daha güçleniyordu. Hayatında ilk defa Ronark kendini çaresiz hissetti. Savaş onun alanıydı ve bu alanda üstündü. Bütünlük gerekiyordu ve yardıma ihtiyacı vardı.

 

Tuarekler Ve Gerçekler
Knight tarih 08.07.2008, 06:40 (UTC)
 Pathos- Cypher’ın ölümü ile kızıl yağmur dindi, yeşil sis dağıldı. Zafer kazanan şövalyeler El Morad’ı kutlama yaparken bulmak umuduyla evlerine döndüler. Yedi yıl süren savaş nihayet onların zaferi ile noktalanmıştı. Ulu şövalyelerin hikayeleri insanlar arasında çabucak yayılmıştı. Logos ve Akara adına tapınaklar inşa edildi. Alimler bu iki Tanrı’yı neyin biraraya getirdiğini tartışıyordu. Bu birliğin gerçekleşmesini sağlayan ne olmuştu?

İnsanlık yeniden gelişmeye başladı ve herkes Pathos- Cypher’ın korkunç lanetini unuttu.

Artık barış sağlanmıştı, insanlar şehirlerden ayrılmaya başlamıştı. Başlarda, bir zamanlar onları koruyan duvarların ve siperlerin yakınında küçük çiftlikler kuruldu. Ardından ekilen alanlar genişlemeye, çeşit çeşit mahsuller yetiştirilmeye başlandı. Çiftçilere destek olmak için köyler kuruldu. Nüfus bu yerleşim birimlerine doğru yayıldı ve medeni dünya hızla büyüdü.

Ancak, El Morad topraklarında barış uzun sürmeyecekti.

Yeni bir hayata başlayan şövalyeler çocuk sahibi de oldular.. bu çocuklar Pathos- Cypher’ın lanetli siyah kanını taşıyordu.

Siyah kandaki kötülük insanları hastalanmasına yol açtı ve krallıkta salgın hastalık baş gösterdi. Salgının sebebini öğrenen insanlar öfkeden deliye döndü. Etrafa korku salan bu çirkin çocuklardan bazıları ormana terk edildi, bazıları insanlardan saklanmak için şehrin karanlık, ıslak lağım borularına sığındı. Bu lanetli çocuklara Tuarekler adı verildi.

El Morad rahipleri, Tuarek’lerin kötü olduğuna inanarak onları esir aldı. Şövalyelerin çocukları, ailelerinin kurtardığı şehirde, El Morad’da birer esir olarak yaşıyordu.

Kısa bir süre sonra, Tuareklerden biri cesaret gösterip diğerlerine öncülük etmeye başladı. Sürekli korku ve utanç içinde yaşamak zorunda olmayacakları bir yerde toplanmaları için mücadele ediyordu. Tuareklere savaşmayı ve vahşi doğada nasıl hayatta kalacaklarını öğretti. Tuareklerin ruhani lideri olan bu kahramanın adı Zignon’du. Zignon önderliğindeki Tuarekler kuzeye doğru yol koyuldu. Yol boyunca, Pathos’un hala hayatta olan hizmetkarları ve onları takip eden El Morad askerleri ile savaşmak zorunda kaldılar.

Çoğu zaman açlıkla ve soğuk hava şartları ile mücadele ederek kuzeye doğru giden Zignon’u takip ettiler. Dünyanın sonu olduğu söylenen Eslant dağlarını aştılar. Dağlardaki buzlu platoda Luferson Kalesi bulunuyordu. Burası Pathos’un yıkıma başladığı yerdi ve El Morad askerlerinden korunmak için uygundu, bu nedenle Zignon, Luferson Kalesi etrafına bir krallık kurdu. Krallığa, Karus ulusu adını verdi. Zorlu iklim koşullarına uyum sağlayamayan pek çok Tuarek burada hayatını kaybetti, hayatta kalanlar kendilerini böyle sefil bir yere getirdiği için Zignon’a öfke duyuyordu.

Zignon, Tuarekleri kurtarması için Logos’a yalvardı, ancak Logos ona yanıt vermedi. Çünkü değişim geçiren bu yaratıkları Logos yaratmamıştı, o sadece insanları yaratmıştı. İnsanların çocukları ve kahraman şövalyelerin torunları oldukları halde Tuarekler gözden çıkarılmış ve yüz üstü bırakılmışlardı.

Zignon’un dualarına cevap veren bir Tanrı oldu. İsmini söylemedi, gülümsemekle yetindi ve Zignon’a şöyle dedi, “Sonunda hayallerim gerçek oldu, artık benim de kendi çocuklarım var.”

Gizemli Tanrıça’nın desteğini alan Zignon, El Morad’ı devirmek, kendisinin ve arkadaşlarının katlanmak zorunda kaldığı aşağılanmayı ve baskıyı onlara da yaşatmak için intikam yemini etti.

Sonsuz Savaş böylece başlamış oldu.



Karus ve El Morad arasında süren sonsuz savaşlarda birçok kahraman cesurca savaşarak öldü fakat hiçbiri Ronark’ın cesareti ve gücüne asla sahip olamadı. El Morad’ın en güçlü büyüleriyle donatılmış bu korkusuz kahraman, savaşlara her zaman en önde atılarak “Logos İçin!” diye haykırmasıyla tanınırdı. Ronark, karşısında durmaya çalışan tüm ahmaklara eşsiz büyülerinden tattırıp, onları bir daha dönmemecesine yok edebiliyordu. Fakat en güçlü kahramanlar bile ölümlü vücutlarıyla bazen kaybetmeye mahkumdur.

Bu korkusuz kahramanın sonu olduğuna inanılan topraklar onun anısına “Ronark Toprakları” olarak adlandırılmıştı. Ancak herkesin bildiğinin aksine aslında Ronark yok olmamıştı! Tanrı Akara, Ronark karşısında çaresiz kalan Tuarek’leri izledikçe hiddetlenmiş ve Ronark’ı savaş sahnesinden kaçırarak sihirli bir küreye hapsetmişti. Ronark çaresizce tanrısı Logos’tan yardım dileyip durdu fakat haykırışları sanki sağır kulaklara gidiyordu. Her ne kadar Tanrısı O’nu terketmiş gibi gözüksede, Ronark’ın yüreğinde Logos için sakladığı inanç asla kaybolamazdı. En sonunda, bir gün Logos Ronark’ın rüyasında bir siluet olarak belirdi ve Ronark’ı içinde hapis tutulduğu sihirli küreden kurtulabilmesi için gereken büyüyle besledi. Aradan geçen uzun zamandan sonra, Ronark en sonunda sihirli kürenin tüm enerjisini içine çekebilmiş ve Akara’nın zulmunden kendini kurtarabilmişti. İçinde bir Tanrı tarafından bahşedilmiş en güçlü büyüyü barındıran Ronark artık bir ölümlü vücudundan sıyrılmış ve kendini yepyeni bir Tanrı olarak bulmuştu.

Bugün, Ronark Topraklarında sonsuz savaş tekrar canlanıyor. El Morad ve Karus ırklarını birşey sanki tetikliyor. Dökülen kanların üzerinde eşsiz şekilde yankılanan bir ses, herkesin kulaklarında şu sözlerle çınlıyor:

“Hazır ol Akara! Senin hilelerin beni savaşımdan kopardı ve senin büyün bugün beni bir Tanrı yaptı! Carnac, şovalyerin artık yeni bir Tanrısı var! Bugün herkes yerini almak ve savaşmak zorunda!”



Ronark’ın dönüşümü ona ölümsüzlük verdi, fakat onu çok güçlü yapmadı. En güçlü Karus şampiyonları bir kerede hepsini öldürebilirdi, fakat bu sefer bir orduya karşı gelemedi. Taktik ve disiplinli çalışmayla, Karus, Ronark’ı yenmeyi başardı, fakat herseferinde bu kahramanın içindeki ölümsüzlük enerjisi tekrardan dirilmesini sağlamaktaydı. Her diriliş bir işkenceydi ve Ronark bu amansız acılara dayanmaya çalırken bir yandanda Logos’a olan öfkesi büyüdü. Hatta Cypher ve Pathos’un yoketme gücüne sahip olmayı bile arzuladı.



Ronark Cypher ve Pathos’un yokedilmesinden sonra bu korkunç gücten arda kalanlardan yararlanabilmek için gizemli bir araştırmanın içene girdi. Gecelerce ve haftalarca araştırdı, ama arışı başarısızlıkla sonuçlandı. Sonra, bir gece, günışıgı tam doğmak üzere iken, aradığını buldu. Aslında düşündüğü gibi ulaşılması zor biyerde değil aksine ElMorad ordusunun herzaman savaştığı vadideydi. Ronark, büyük bir zevkle kükredi. Uzun zamandır ulaşmaya çalıştığı ve Karusu yokedecek bu güce artık sahipti. Bugün sonun başlangıcıydı.

Güneş dağların arasından kendini gösterirken, Ronark savaş alanına doğru ilerlemekteydi. Karus ordusunu kışkırtmak için bağırıyor ve onları nasıl ezip, öldüreceğini ve ailelerine nasıl işkece çektireceğini haykırıyordu. Öfkesi dahada büyümüştü. Karus, Ronark’ı öldürmek için tekrardan hazırdı. Ona yaklaşırlerken, Ronark halkına döndü ve beklemelerini emretti. Dünyanın tanıklık ettiği bu büyük savaşa sahit olacaklardı.

Ronark birkez daha öldürüldü.

Dirilme acısı geçen seferkinden çok daha fazla artmıştı. Daha sonraki araştırmaarında Ronark aslında Cypher ve Pathos’un gücünden sadece çok küçük bir parça alabildiğini farketti. Hemen kendini toparladı ve Carnac dünyasına yayılmış bu gücün hepsini bulmak için araştırmaya girişti. Bütün güç bir ışık gibi bitkiler tarafından emilmiş ve bu bitkiler çeşitli canavarlar tarafından yenilmişti. Ronark, bu canavarların sadece yakalanmasının birşeyi değiştirmeyeceğini anladı. Hepsi öldürülmeliydi. Hemen adamlarına bu katliyamı başlatmaları için emir verdi. Adamlarının bu yardımıyla bu güce kavucağını biliyordu.

Ronark’ın bu büyüyen gücünü farkeden Logos ve Akara, onu yenebilmek için yeni bir güc arayışı içine girdiler. Savaşlarda şu ana kadar hiç yenilmemiş genç bir savaşçı olan Girakon’u buldular. Ardream savaşlarında düşmanı karşısında yırtıcı ordusunun kontrolunu her zaman çok iyi kullanan ve ulaşılması zor bir güce sahipti.

Girakon’un annesi ElMorad topraklarına gelen ilk Pury Tuareklerden biriydi. Herzaman ailesinin ve kendisinin herzaman bu yokoluşun kıyısında olduğunu bilerek yaşamıştı. Girakon halkını herzaman ElMorad’ın zorbalığından ve haksızlığından koruyacağına söz vermişti. Bu üstlerindeki laneti yoketmek için, ElMorad’ı yenerek zafere ulaşmak istiyolardı. Girakon aslında barıştan yanaydı, fakat bu Sharine Raids’ten önceydi. Annesi, yüzlerce kişi ile birlikte, zalimce öldürülmüştü. Girakon için artık intikam almanın zamanı gelmişti.

Ronark’la karşılaşmak için, Akara Girakon’a ölümsüzlük verdi ve Logos’da kendi gücünü verdi. Girakon’a, Cypher ve Pathos’un gücünden arda kalanları bulması için emir verdiler. Bütün Karus’a, Girakon’un bu gücü emebilmesi için, canavaları öldürmesini emrettiler. Gücü çok hızlı artıyordu ve bu arayış sırasında hiç durmadan çalıştı.

Heriki ElMorad ve Karus halkıda kimin tanrısı bu güçten daha çok toplayabilirse, savaşın kaderini o belirleyecek olduğunu biliyorlardı.

Bu sonsuz savaş şiddetli ve intikam için yapılacak bir savaş olacak ise, ayakta durabilmek için büyük kuvvete ihtiyaç vardı. Kaybeden tamamen yokolacaktı.




Her yetkin şovalye Pathos ve Cypher'in mahiyetinin kalıntılarını takip ederek katlettikleri yaratıklarla, hem Girakon hem de Ronark'ın hızla büyümesine yol açtı. Yine de bazıları kahramanların nasıl bu kadar güçlendiği konusunda kaygılıydı. Her kazançla Ronark başka hiçbir şeyi umursamadan, çılgınca büyüdü. Girakon, kendinden beklenmeyecek bir şekilde, kendi savaşçılarına karşı nedensiz saldırgan bir tavır sergiledi. Arka odalarda ve karanlık köşelerde kahramanların elde ettiği güçlerle ilgili çarpık ve yanlış birşeyler olduğu fısıldanıyordu.

Ve sonunda Pathos ve Cypher'in son güçleride tükenmek uzereydi. Girakon ve Ronark birbirlerinden güç çalamayacak kadar eşit derecede üstün savaşçılardı. İkisi de kendilerinin ve halklarının kaderlerini belirleyecek olan son bir savaş öngörüyorlardı. Amansız bir kararlılıkla iki taraf da Moradon'a uçuştan sonraki en belirleyici olay olacağını bildikleri savaş için planlarını yaptılar.

Haftalarca El Morad ve Karus orduları savaştı. İki ordu da Lunar vadisinin karşıt taraflarında toplanana kadar, Adream ve Ronark toprakları korkunç savaşlara ve iki tarafın birbirine karşı biriken nefretine şahit oldu. Hücuma geçtiklerinde attıkları naralar cennetten onları izlemekte olan Akara ve Logos'a bile ulaştı.

Mücadelenin en can alıcı noktasında Ronark ve Girakon buluştular. İkisi de birbirini yakmak ve dondurmak üzere cehennem güçlerini topladılar, fakat bu gibi şeyler onları yok etmek için çok yetersizdi. Daha sonraki dakikalar ise yeri sarsıcı patlamaların, buz ve ateşten meydana gelmiş ruhani yaratıkların korkunç feryatlarından oluşan bir bulanıklıktı. Savaş ikisinin düellosunu merkez almaya başladı ve şiddetli bir girdapın içinde yavaşca devinen bir mücadeleye dönüştü.

Daha sonra Ronark kritik darbesini savurdu. Girakon tökezledi ve bu anlık açık onun çöküşü oldu. Ronark, Girakon'un sahip olduğu bütün gücün salınmasına neden olan bitirici vuruşu yaptı. Ronark bu gücü kendine katarken üzerine bir degişiklik geldi. Karardı. Pathos ve Cyper'in kaybolmuş güçleri yeniden birleşti ve Ronark'ın bedeninde yeniden bilinç kazandı. Pathos-Cypher mevcudiyeti yeniden bir bütün olmuştu.

Birden Pathos'un mesajcıları Ronark'ın çevresini sardı. "Sonunda seni bulduk efendimiz. Seni çok uzun zamandır arıyorduk. Emrin üzerine anti-enerjiyi bir araya getirdik. Moradon'daki Crystal'da senin talep etmeni bekliyor." Pathos'un yardakçıları eski efendilerinin ruhu tarafından çekilmişlerdi.

Ronark bütün Adonis'in üzerinden duyulabilecek bir sesle seslendi, "Beni dinleyin, Carnac halkı! Bugün kendi haklı gücümü talep edeceğim. Moradon'a!"

Vardığında Ronark doğruca şehrin ortasındaki dev kristale doğru yürüdü. İçinde bulunan enerjiyi kendine katmak için kullanan sihiri başlattığında mesajcılar belirdi. Onu durdurma girişimiyle, şovalyeler hattı kırıp Ronark'ı öldürmeyi umarak mesajcılara saldırdılar ama hiç sanşları yoktu.

Devam eden kaosun ortasında Akara'nın soğuk sesi yankılandı, "Halkımı yok etmene izin vermeyeceğim. Bugün seni sonsuza kadar tutsak ediyorum!" Ve dünya ateşe dönüştü.

çok sayıdaki volkanik taşlar Carnac'ın eski çekirdeğinden patladı ve hepsi Ronark'ın tepesine düştü. Hepsinin toplam gücü onun bile karşı koyması için çok fazlaydı ve Ronark ezici ağırlığın altında gözden kayboldu. Onu yanan sayısız tabakanın içinden yüzeyin aşağısındaki derinliklerine doğru sürüklediler.

Kısa süre sonra Akara, Ronark'ı hapsedicek olan canlı toprağı döktü. Fakat aceleyle volkanik taşların da takip etmesini emretmeyi ihmal etti. Başlarında yönlendirecek kimse olmadığından dolayı Moradon şehrinin etrafına yayıldılar.

Korkuyla, Logos olayları kayıtsız bir şekilde izledi. Bütün bunların sebebinin Akara ile yapmış oldugu planlar olduğunu hatırlayarak kendini suçladı. Tekrardan yarattıkları yokoluyor ve Moradon'un yıkılması da bunun kanıtı oluyordu. Pişmanlığı onu gizemli boşluklara geri adım atması için zorlamaktaydı, fakat suçluluk duygusu onu önce Moradonu tekrardan yaratmaya zorluyordu.

Herşey tekrardan inşa edildi, çiçekler yeşerdi, yaratıklar yeni yerlerini aldı. Yeni şehir dünyanın derinliklerinde, en saf minerallerin kullanıldığı işçilikle örülmüş duvarlar ve kalelerle gökyüzüne yükseldi. Carnac'ın en iyi kahramanları için büyük sokaklar geniş avlulara açıldı. Yeni ticaret oluşumunu incelemesi için Logos Kaishan'ı görevlendirdi ve onun liderliğinde Moradon zenginleşti.

Akara birkaç gün sonra geri döndüğünde çok öfkelendi ve Logos'un yaptığı bütün herşeyi ele geçirdi. Görünüşe göre Logos onun halkının sadakatini çalmıştı. Bu planları bozmak için, Akara saf yaşam gücünü Delos kalesindeki Merkez Yapıya katarak bütün şovalyelere karşı konulamaz bir güç sağladı. Ayrıca, kaleyi kontrol etmek için dövüşleri ödüllendirmeye başladı. Bir şovalyenin şöhreti artık Delosta büyüyebilirdi.



Akara savaş alanına vardığında, Girakon'un yerde kan içinde yatan, hareketsiz vücudunu görünce şaşırdı. ölümsüz Girakon, Ronark'a yenilmesinin üzerinden yeterli zaman geçmesine rağmen henüz hayata geri dönememisti. Zaman geçtikce Akara'nın endişesi, üzüntüye, üzüntüsü öfkeye dönüştü. Cypher ve Pathos'dan geri kalan gücün Girakon'u terk etmesi yüzünden, ölümsüz olmasına rağmen, Girakon'un hayata geri dönücek gücü kalmamıştı. Akara, çaresizlik içinde Girakon'u hayata döndürmeye çalışırken ortaya çıkan inanılmaz enerji sonucu savaş alanındaki binlerce ölü Karus askeri birer birer dirilmeye başladılar. Ancak Girakon'un hayatsız vücudu bir türlü dirilmiyordu. çaresizlik ve öfke içinde Akara, tüm kudretini kullanarak bütün enerjisini Girakon'un hareketsiz vücuduna odakladı. Bedeli ne olursa olsun Akara, Girakon'u ölumün karanlık pençelerine bırakmamaya kararlıydı.

Carnac'ın yuzeyinin binlerce metre altında, Ronark'ın hapisi tamamlanmıştı. Hapisin duvarlari basit kayalar ve taşlardan yapılmış olmasına rağmen küçük, büyük her taş parçası Ronark'ın hapisinden kaçışını imkansız kılmak için adeta bilinçli bir çaba ile çalısıyordu. Ronark, inanılmaz gücünü kullanarak devasa kaya parçalarını toz ve dumana çevirdikce, yeraltında tüm şehirleri kapsayabilecek büyüklükte delikler açtı ancak saniyeler icinde Ronark'ın yok ettiği kayalar ve taşlar tekrar yaratılan boşlukları doldurup Ronark'ı geri hapsediyordu. Akara'nın yarattığı hapis mükemmeldi.

Zaman içinde Ronark, hapisinin bekçilerinin dikkatini çekmeden kısa bir süreliğine de olsa yeryüzü ile bağlantı kurmayı başardı. Bu kısa bağlantılar sırasında Pathos'un takipçileri ile irtibat kurup, Carnac da olup bitenlerle ilgili haber alıyordu.

Akara'nın Girakon'u diriltme çabaları en sonunda meyvesini verdi. Girakon tekrar ölümlüler arasında bir ölümsuz olarak yürümeye başladı. Ancak Girakon eski kudretini kaybetmişti. Vücudu yaşlı ve zayıftı. Ronark'ın ölümünden önceki hayatından kalan parça parça anıları belirsizlik ve kargaşa ile doluydu. Ronark'a karsı hissetiği nefretten geriye hic bir şey kalmamıştı. Bazı rüzgarsız gecelerde, Girakon uzaklardan gelen bir cağrı hissediyordu. Nedenini anlamadığı ama tanıdık bir his onu uzaklara çağırıyordu.

Akara'nın Karus'un galibiyeti için hazırladığı plan sade ama etkiliydi. Akara, savaşta ölen Karus askerlerini diriltip, tekrardan El Morad askerlerinin üzerine salıyordu. Zaman içinde, yorgun ve yaralı El Morad askerleri yavaşlamaya başladı. Akara, yaklaşan galibiyetin heyecanı ile Karus askerlerine seslendi: �El Morad'ın sonu yaklaşıyor! En sonunda Karus hak ettiği saygıyı, El Morad'ın kanlı cesetlerinden alacak!�

Ronark, yer altından bağlantı kurduğu Pathos'un takipçilerinin yardımı ile El Morad askerlerinin vahim durumunu duyunca, Akara'nın neler planladığını anladı. El Morad ın kurtuluşu Ronark'ın hapisinden kurtulup kurtulamamasına bağlıydı. Bu kolay olmayacaktı ama Ronark biliyordu ki hiç bir hapis mükemmel değildi ve hapisini bir arada tutan Akara'nın büyüsünün bir zayiflığı olmalıydı. Ronark, hapisinin zayıflığını bulduktan sonra Pathos'un takipçilerinin de yardımıyla yeraltından kurtulup, El Morad'a yardımcı olabilirdi.



Başlarda, Akara’nın amacı basitti: Karus halkına barışı getirmek. Halkına sadece onların daha iyi yaşamaları için, El Morad topraklarını ele geçirmede ve kendilerini korumada yardımcı oluyordu. Artık herşey değişti.

EL Morad halkının birçok kayıp verdiği ve büyük bir katliamlara sahne olan ilk savaş başlamıştı. Savaş alanında dökülen kanlar hiç beklenmedik bir etki yarattı. Akara’nın kullanabileceği büyük bir yaşam gücü serbest bırakıldı ve böylece intikam almanın ötesinde, Akara’nın tutkusu El Morad’ın sistematik biçimde yokoluşu olacaktı.

Ve yıkım başlamıştı. El Morad Kale duvarları, savaşı kaybeden bu ırkın çöküşünün adeta bir göstergesiydi.

Bir gün…bir gece…Ronark hücresinde gücünü toparlamakta ve hücresinden kurtulmak için çalışmaktaydı. Yavaş yavaş, hücresinden kurtulup yüzeye cıkmayı başardı ve hemen emrindeki adamlardan gelişmekte olan olayları öğrendi. Akara’nın El Morad kalesıne doğru hareketlendiğini öğrenmişti. Bir anda heryer göz kamaştıran bir beyazlığa büründü.

Etrafı hissedilir bir sıcaklık kapladı. Ve yanma. Gözleri yanıyordu. Ronark’ı rahatsız eden bu parlaklığın güneş olduğunu farketti. Etrafta kaçmasını engelleyecek ne bir duvar, nede bir tuzak vardı fakat önemli olan bişey vardıki o da bütün gücünün yok olmuş olmasıydı.

Başını öne eğerek dizlerinin üstüne çöktü. Bir süre sonra arkasından güle benzer karanlık bir figür ona elini uzattı. Kısık bir sesle: “Gel. Yapılacak çok şey var. Bu ihtiyacın olan şey.”

Bu el tahmin ettiğinden daha sert ve kuvvetliydi ve kolayca onu havaya kaldırdı. Ve bir anda El Morad Kalelerinin yıkılma sesleri duyuldu. Karanlıktaki yabancı Karus savaşcılarına döndü ve kısık bir sesle “ İşte sonunda bu oldu”

“Akara, Logos tarafından yasaklanan şeyleri yapmakta. Acımasızca ve durmaksızın öldürmeye devam ediyor. Davranışları benim topraklarımdan farkettiğim kadarıyla dünyadaki bağlantıları güçsüzleştirdi.”

“Eğer Akara’dan şikayetciysen, sana bir önerim var. Akara tahmin ettiğin gibi bir tanrıça değil. Çok az bir güçle büyüdü ve bu güç içinde sarhoş oldu. Yeni bir Carnac yarattı; karışık, kötü biçimlenmiş, sadece kendini yanlızlığını yansıtan bir dünyaydı bu. Akara için bu savaştan ne kazanacağı önemli değil. Tek isteği gelecek olan savaşlarda senin halkının daha zayıf bir durumda olmasıdır. Carnac’ta ölen her savaşçı, Karus veya El Morad, gelecek savaşlarda senin kapasite olarak dayanma güçünü azaltacaktır.”

“Savaş” dedi karanlık savaşcı, sesi birden değişti “İki dünya arasındamı?”

“Akara’nın yeni Carnac halkı konuştuğumuz gibi birleşiyor ve belirsiz bir kadere doğru yol alıyor. Kendilerini gerçek Carnac’lı olarak tanıtıp ve senin halkını sadece bir fazlalık olarak bahsediyorlar. Bugunki hedefin zafer değil. Fakat, teslim olma zamanıda değil. Birlik ve bütünlüğü sağlamanın zamanıdır.”

Daha sonra Ronark bu karanlık yoldaşının ellerinin arasından gücünün parladığını gördü. Bunun ne olduğunu kadar, arkadaşı birden firladı ve gökyüzüne doğru ilerlemeye başladı. Karus ordusu ileriye doğru yürüyüşe geçti.

“Kimsin sen? ” dedi Ronark

“Bir dost” dedi karanlıktaki yabancı, “elinden geleni yapmaya çalışan kişi. Gerisi sana kalmış”

Savaş büyük bir inlemeyle başladı. Catapultlar karşı taraftaki düşmanı öldürebilmek için harekete geçtiler. Savaş alanını gökyüzünden gelen binlerce ok kapladı.Ve ardından çığlıklar ve inlemeler. Yavaşça, Karus tarafı, ladder truckları kaleye doğru ilerlemeye başladı. Her ölünün ardından Ronark içinde kötü bir sızlama hissetti. Akara her saniye daha güçleniyordu. Hayatında ilk defa Ronark kendini çaresiz hissetti. Savaş onun alanıydı ve bu alanda üstündü. Bütünlük gerekiyordu ve yardıma ihtiyacı vardı.

 

<-Geri

 1  2  3 Devam -> 
Forumyavruya hos geldiniz
 
Kullanıcı adı:
Şifre:
 
Bugün 1 ziyaretçi (1 klik) kişi burdaydı!
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol